Her psikoloji öğrencisi klinik psikoloji derslerinde tanı kitabını alır ve kitaptaki çoğu tanıya bakıp bütün belirtileri karşılıyorum acaba bende X bozukluğu var mıdır? Diye düşünür. Oysa zamanla bu belirtileri abarttığımızı veya tam olarak öyle olmadığını anlarız. Peki kaygı bozuklukları için de böyle midir? Türk Dil Kurumuna göre kaygı; üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa ve genellikle kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlik duygusudur. Kaygı yaşamayan insan olamayacağını düşünürsek neden bunu bir bozukluk veya tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlık olarak görüyoruz? ‘’Eskiden böyle şeyler mi vardı, anlat dostlarına veya komşularına hem bedava! Bu zamanda herkes nankör kıymet bilmiyor bizim zamanımızda ne kaygı vardı ne depresyon’’. Bu yargılara katılabilmeyi çok isterdim hem çözümü de çok kolay olurdu.

Kaygının özüne bakarsak aslında bir yok oluş değil var oluş görürüz. İçimde hissettiğim bu kaygı; yaşadığımın, var olduğumun kanıtıdır. Ama bu belirsizliğe karşı kontrolümüzün olamayışı kilit noktası sanırım. Kaygının benim var olduğumu kanıtlaması bu sıkıntıların acısını dindirmeye yetmiyor olabilir. Ağrının ve acının uyarıcı işlevine bakıyorum her zaman, alarm veren bir uyarıcı. Şimdi bu kaygı bozukluklarını yakından inceleyelim.

Kaygı bozuklukları denilince sadece anksiyeteden bahsetmiyorum. Bu bölümde bir anda içinizde oluşan nedenini bilemediğiniz yoğun kaygıları, topluluk önünde konuşma gibi basit görünen ama sizi ciddi anlamda geren bazı insan ilişkilerini, panik atak geçirdiyseniz bir kez daha panik atak geçirme korkusu yaşamayı, kalabalık ortamlarda bulunamama veya köpekten, yılandan korkma gibi bazı kaygı veren durumları konuşacağız aynı zamanda ufak işe yarayan pratikler anlatacağım. Yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal kaygı bozukluğu, panik bozukluk, agorafobi ve özgül fobiler, kaygı bozukluklarının alt başlıkları olarak sıralanabilir.

Kaygı bozuklukları da depresyon kadar çok yaygındır. Bizi diğer canlılardan ayıran düşünme ve konuşabilme becerimiz her zaman hislerimiz ve anlamlandıramadığımız ruhsal belirtilerimizin üzerinde söz sahibi olabileceğimiz anlamına gelmiyor. Ama bu öğrenilemeyecek veya geliştirilemeyecek bir şey değil.

Yaygın Kaygı Bozukluğu (YKB)

Yaygın kaygı bozukluğu; endişenin aşırı, kontrol edilemez ve uzun süreli halidir (Ann M. Kring, Sheri L. Jonson, Gerald Davison, John Neale, 2017).

panik atak, kaygı bozukluğu

Gibi maddelerden en az 3 tanesini karşılamak YKB’nin tanı kriterleridir. Çocuklar için bu kriterlerden 1 maddeyi karşılaması ise yeterlidir.

Tanı sistemleri, rahatsızlıkları organize edip daha sağlıklı tedavi planları oluşturmak için vardır. Bu maddelerden çoğunu karşılamıyor ama uzun süreli kaygı hissettiğiniz ve bu kaygının aile-sosyal ve iş yaşamınıza etkisi oluyorsa yine mutlaka yardım alma talebini gözden geçirmeniz gerekiyor. Önemli olan sizin nasıl hissettiğiniz, hayatınızda neyi değiştirmek istediğinizle alakalıdır, bu sadece kaygı bozuklukları için değil diğer tüm tanılar için geçerlidir.

Kaygı bozukluklarında eştanı çok yaygındır, örneğin depresyon ile birlikte görülmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bunun yanında madde bağımlılığı, obsesif kompulsif bozukluk ve diğer tanılar da görülebilir. Çocukluk döneminde yaşanan bazı durumlar YKB’yi yordayabilir. Bebekler ve çocuklar kendilerine bakımveren kişileri güvenli liman olarak algılarlar. Bu sebeple aradaki bağın zarar görmesi çocuğun dünyayı algılayış şeklini sarsar. Dünya tehlikelidir ve çocuğun kendisini koruması kollaması gerekir. Aynı şekilde aşırı korunan çocuklarda da anne-babalardan dünyanın güvenilir bir yer olmadığı düşüncesi model alma yolu ile çocuğa geçer ve yine çocuk büyüse dahi dünyayı kaygı verici ve belirsiz bulur.  

Şema ekolüne göre, 4 tip dayanıksızlık türü vardır, örnekler ile şöyle açıklayalım ( Young & Klosko, 2018):

Sağlık ve Hastalık

Doktor doktor gezip bir hastalığı olduğuna inanıyor ama tetkikler sonucu gayet sağlıklı olduğunuz söyleniyordur. Bedeninizdeki değişimlere ve uyarılara aşırı hassas olabilirsiniz ve endişelenirsiniz. Başınız ağrıdığında hemen kendinize kesin tümör var bende gibi teşhisler koyabilirsiniz.

Tehlike

Kendiniz ve çevreniz için güvenlik açısından aşırı endişe yaşayabilirsiniz. Dışarıdaki dünya yüzde yüz kötüdür ve her an başınıza bir iş gelecekmiş endişesi ile hareket edersiniz. Doğal olaylar için de tetikte olursunuz ya deprem olursa gibi.

Parasızlık

Paranızı kazanıyor ve ortada herhangi bir sebep olmasa dahi sürekli, bir anda ekonomik olarak iflas edeceğiniz veya paranızı kaybetme endişesi ile kaygılanırsınız. Patronunun en ufak hareketinden acaba işten mi çıkarılacağım? Demek gibi. Oysa bu düşünceden başka herhangi bir şey yoktur ortada. Her zaman hazırlıklı olmanız gerekir, tutumlu olmak ve parayı harcama konusunda planlı olmak çok güzeldir fakat hayatınızı olumsuz yönde etkileyebilecek seviyede kaygılanmanıza gerek kalmadan bu durumu telafi edebilirsiniz aslında.

Kontrolü Kaybetme

Kontrolü kaybetme dayanıksızlık türüne sahipseniz bir anda delireceğinizden, kontrolü kaybedeceğinizden korkarsınız. Bu düşünceler ile baş etmek zor olacaktır.

Bahsettiğim maddelere ait şemaya sahip olmanın nedenleri arasında; aynı şemayı taşıyan ebeveynleriniz olmuş olabilir, çok kaygılı ve endişeli oldukları için size de sürekli hasta olmamanız, akşam eve geç gelmemeniz gibi konularda fazla tedbirli davranmış olabilirler. Tam tersi olarak daha önce bahsettiğim erken çocukluk yaşantınızın güvenli ortamda geçmemiş, korunmamış ve bu sebeple bu şema türlerini kendinize savunma mekanizması olarak kullanıyor olabilirsiniz. Ciddi anlamda parasızlık, hastalık geçmişi, yakınınızın başından geçen travmatik olaya tanık olmak veya erken kayıp yaşamış da olabilirsiniz.

Kaygı bozuklukları genellikle erken başlangıçlıdır ama ileriki yaşlarda artarak daha ciddi fark edilebilir. Yetişkin yaşamında baş etmemiz gereken stres örüntüleri daha fazlalaşmıştır ve bir şekilde çözmemiz gerekebilir. İşte o zaman bu şemalarımız aktiflenir.

Yaygın kaygı bozukluğu tedavisinde en etkili yöntemlerden biri olan bilişsel davranışçı terapidir. Düşünceler içinde olmadığımız bir an bile yoktur. Bu düşüncelerimiz depresyon bölümünde de belirttiğim gibi bize her koşulda doğruları söylemez. Bilişsel davranışçı terapide olumsuz inançlar ve düşünceler ortaya çıkarılır ve daha olumlu ve mantıklı çıkarımsamalar ile yer değiştirmesi sağlanır. Bilişsel olarak çarpıtılmış bazı düşünce kalıplarımız vardır. Çocukluğumuzdan beri bizimle gelen temel inançlarımızı değiştirmek kolay değildir. Bu sebeple nüks her zaman olasıdır ve normaldir.

Kaygı bozukları için kullanılan basit ama gerçekten işe yarayan bir çok teknik vardır. Bunlardan bir tanesi; günlük duygudurum kontrolü yapabilirsiniz (Burns, 2020)

  • Kaygılandığınız her ne ise bunu yazın, olumsuz düşüncelerinizi ve bunların gerçekleşme ihtimalini yanına ekleyin
    • İçimden çok kötü hisler geçiyor ve her an ölecekmişim gibi hissediyorum, %70
  • Tam olarak hangi durumun kaygınızı tetiklediğini düşünün
    • Güneş battıktan sonra, evde yalnız olduğumda veya iş yerinde bir kriz yaşadığımda
  • Olumsuz düşüncelerinizin her birine karşılık bir olumlu düşünce ekleyin
    • Her an ölecekmişim gibi hissetmem yaşadığım kaygıdan dolayı yanlış düşüncelerden kaynaklanıyor. Hayatımda bazı şeyler yolunda gitmeyebilir ama şu an iyiyim ve bunun üstesinden gelebileceğime inanıyorum. Diğer gecelerde olduğu gibi bu kaygıyı hissediyorum. O zamanlar da böyle kaygılanmıştım ve hiçbir şey olmamıştı. Eğer bazı gevşeme tekniklerini kullanırsam rahatlayabilirim. Buna inancım %100

Gibi bir örneğe benzer düşüncelerinizi yazılı olarak ortaya çıkarıp somut bir şekilde önünüzde görebilirsiniz daha sonra ise olumlu düşüncenizi ekleyebilirsiniz. Kriz anından önce böyle bir anı hayal edip bu başa çıkma kartlarını hazırlamanız daha iyi olacaktır hem daha mantıklı kararlar verebilir ve kendinizi güçlendirici detayları daha sağlam oluşturabilirsiniz. Daha sonra kriz anında ise bunları çıkarıp okuyabilirsiniz. Olumlu olan düşüncelere inancınızı belirlerken her zaman yüzde yüz demeniz gerekmektedir.

Kaygı bozuklukları için üzerinde durmamız gereken en önemli bir konu bedenimize ve nefesimize dair farkındalık kazanabilmek. Bilinçli olarak şuana kendimiz getirebilmemiz gerekiyor. Kafamızın içinde dönüp duran ya şu olursa ya bu olursa fikirlerinden kendimizi tam da şu ana getirebilmemiz mümkün. Bilinçli farkındalık yani mindfulness teknikleri veya meditasyon yapmak birçok kaygı bozukluğu olan insana yardımcı olabiliyor. Panik bozukluk için de ana odaklanmak gerçekten büyük işleve sahip.

Panik bozukluk

Panik atak, vücudumuzun bir anda tehlike algılayıp alarm verme durumudur. Koştuğumuz zaman kalbimiz daha hızlı çarpar çünkü adapte olarak bizi duruma hazırlar. Fakat ortada herhangi bir neden veya tehlike yokken bir anda panik atak gelebilir. Genellikle acile gidilir ve herhangi bir kalp krizi geçirmediğimiz ve her şeyin normal olduğu söylenir. Daha sonra kardiyolog ve diğer doktorlara gidilir bir sorun olmadığı görülmesi üzerine panik atak olduğundan şüphelenilir. Bu aşamaları birçok insan yaşar. Tamam, panik atak geçirdim ve vücudumda bir sıkıntı yokmuş ya tekrar panik atak geçirirsem ne olacak?

Panik bozukluk, tekrarlayan panik ataklar ve en az 1 aydır yeni panik atak geçireceğine dair duyulan yoğun endişedir. Bu bozukluk için psikoeğitim çok önemlidir.

Panik atak; ani bir endişe, dehşet, korkunç bir şey olacak hissi ile fiziksel olarak; nefes almada güçlük, kalp çarpıntısı, mide bulantısı, göğüs ağrısı, boğulma hissi, baş dönmesi, sersemlik, bayılacak gibi olma, terleme, yabancılaşma, sıcak basması, uyuşma, titreme, kontrolün kaybediliyormuş gibi gelmesi, dünyanı gerçek olmadığı duygusu gibi durumların yaşanmasıdır. Anlatınca bile kaygı yaşamanız çok olağan. Fakat, panik atağın bizi öldürmeyeceğine, kontrolü kaybetmeyeceğimize veya nefesimizin kesilmeyeceğine dair bilgileri önce bir cebe atalım. Vücut aslında seni yaşatmaya çalışıyor tüm odağı bunun üzerine, nefes alamıyor gibi gelse de nefes alıyorsun aslında. Beynimizin tehlike olarak algıladığı ve vücuda yanlış alarmlar vermesi üzerine yaşadığımız bu durum bizi psikolojik anlamda yıpratır. Toplu taşıtta, toplantının ortasında veya herhangi bir yerde gelecek düşüncesi bizi kaygılandırır. Yine beraberinde sosyal hayattan kaçınma davranışlarını beraberinde getirir.  

İlk panik atağı ne zaman geçirdiniz? Panik atak öncesinde neler olmuştu önemli veya önemsiz düşünmeye çalışın. Tetikleyici tüm stres unsurlarını düşünün. Hayatınızdaki olaylara karşı kontrol tutumlarınızı gözden geçirebilirsiniz. Belirsizliğe tahammülünüz ne kadar? Her şeyi kontrol etme ve haberdar olma düşüncelerinizi daha esnek olan düşünceler ile yeniden yapılandırabilirsiniz. Yine burada meditasyon alışkanlığı edinmeniz iyi olacaktır.

Şimdi bir panik atak örneği verelim. Metroda evinize giderken içinizde yükselen o tanıdık duygu yine geldi, panik atak geçiriyorsunuz.

Panik atak anında; bunun panik atak olduğunu, şu an tehlikede olmadığınızı, vücudunuzun gayet sağlıklı olduğunu hatta öyle ki sizi canlı tutmak için nasıl çabaladığını kendinize hatırlatın. İlgi odağını bedeninizden başka yere çevirme egzersizini uygulayabilirsiniz. 4 saniye nefes alıp 4 saniyede ıslık çalıyor gibi dudakları büzerek nefesinizi verin. Odağınızı yönlendirmek için bir renk seçin, örneğin mavi. Çevrenizdeki mavi renkli olan objeleri sayın, yavaş yavaş ve tek tek. Veya o an en uygun olan bir objeye odaklanın örneğin bir bileklik, bilekliği ilk defa görüyormuşçasına inceleyin. Daha önce fark etmediğiniz ayrıntıları ile. Rengini, şeklini, desenini düşünün eliniz ile bilekliğe dokunun, şeklini olabildiğince hissetmeye kavramaya çalışın. Neye benziyor? Sıcak mı soğuk mu? Pürüzlü mü pürüzsüz mü?

Panik atak alarmının geçmesi ile kendinizi kutlayın, alt edebildiğinizi düşünün.

Agorafobi

Bir diğer kaygı bozukluğu olan ve artık dizilerden de gördüğümüz agorafobiye baktığımızda ise, kaygı verici durum yaşandığında kaçmanın mümkün olmadığı alanlardan uzak durulması olarak düşünebiliriz. Marketler, kalabalık toplu taşıtlar, pazarlar, tüneller, çıkış kapısının uzak olduğunu düşündüğü sinema salonları gibi. Evden çıkmayarak bu kaygı verici durum ertelenir.  Güvende hissettiği yerde kalmak istenir.

Agorafobi’nin tedavisinde öncelikle kaçınılan mekan özellikleri nelerdir? Tek bir yere özgü mü? Beraberinde panik atak geçirme deneyimi olmuş mu? Bunlar üzerine durulur. Daha sonra yine ekolün gerektirdiği adımlara göre gidilir. Yine panik atak örneğindeki gibi gevşeme, nefes egzersizlerinin yanında durumun nelerden kaynaklandığı üzerine düşünülebilir. Burada maruz bırakma tekniği de önemlidir. Adım adım dışarı çıkma, yalnız başına çıkma gibi etkinlikler kişinin durumuna göre eklenebilir.

Bir diğer unsur yaşadığınız sıkıntıları kar zarar analizi ile gözden geçirmek belki de yaşadığınız endişeler size acı ve keyifsizlik verse de hiç düşünmediğiniz avantajlar sağlıyor olabilir ve bu sayede bu kaygıları sürdürüyor olabilirsiniz. Yine elinize bir kağıt alın ve ortadan bir çizgi çekin. Bir tarafa yaşadığınız kaygının size getirdiği avantajları yazın diğer tarafa dezavantajları.

Örneğin dışarı çıkma konusunda büyük endişe duyuyorsunuz ve kaygılanıyorsunuz. Dışarı çıkmıyorum bu sayede tehlikelerden kendimi koruyorum veya çevremdeki insanlar bu sayede hep evime gelip beni ziyaret ediyorlar merak ediyorlar ilgi görüyorum olabilir. Diğer sütuna ise beni ziyaret etseler bile sosyal yaşantılarında gezip güzel vakit geçirmelerine ortak olamıyorum. İstediğim şekilde dışarı çıkıp market alışverişimi yapamıyorum gibi.

Kendinize bu kaygılarım olmasaydı hayatımda ne farklı olurdu diye sorabilirsiniz. Bu farklılıkları keşfetmek için adım adım ilerleyebilirsiniz. Kaygı bozuklukları beraberinde kaçma davranışlarını getirir. Kapalı alan korkusu var ise asansöre binmezsiniz, kalabalık alanda tek başına bulunmak kaygı verici geliyorsa evde kalırsınız, topluluk önünde konuşmak sizi terletiyorsa bu tarz görevlerde yer almazsınız. Bu yüzden en büyük adım başta çok zor belki de imkansız gibi gelse de klişe olan bir tabirle bu korkuların üzerine gidip başta küçük adımlar ile bunları yaşamak ve yaşadıkça birçok kaçınılan durumu çözüldüğünü görmüş olacaksınız.

Sosyal Kaygı Bozukluğu

Yaşadığımız bu kaygı durumlarının bir diğer yanı da insan ilişkilerini etkiliyor olması. Bazı insanlar için bu çok kolay olsa da bazılarımız için bir sunum yapmak, yemek siparişi vermek, tanımadığımız bir ortamda sohbete dahil olmak, sohbet başlatmak gibi basit görünen insan ilişkileri çok kaygı verici olmaktadır.  Zaten pandemi dönemi boyunca çoğu işimizi online olarak yapıyoruz ve zamanla insan ilişkilerimiz pratik yapmadığımız için köreliyor haliyle. Belki mesaj atmak kolay geliyor ama yüz yüze veya telefonda aynı konuyu konuşmak sıkıntı yaratabiliyor. Sosyal kaygı bozukluğu dediğimiz şey ise, sosyal değerlendirilme olasılığına karşı belirgin ve orantısız korku, olumsuz değerlendirileceğine karşı aşırı duyarlılık, tetikleyen durumlardan kaçınma veya kaçınamadığı durumlarda buna yoğun kaygılar ile katlanma. Bu durumun en az 6 ay mevcut olması gibi tanımlanabilir. Yüz kızarması, terlemek, sesin titremesi gibi durumlar yaşanması veya yaşanacağına dair aşırı gerilme durumu. Bazen tanıdık kişiler ile sıkıntı yaşamasa da aşina olmadığı ortamda bu kaygılar gün yüzüne çıkabilir.

Yine burada yanlış algılanan, bize ‘’öyle gelen’’ bazı bilişsel çarpıtmalarımız vardır. Sunum yaparken sadece birinin telefonu ile oynadığını görür görmez. Çok sıkıldılar, zaten her konuda böyleyim, bu işi asla beceremeyeceğim, rezil oldum, kesin benim hakkımda konuşacaklar düşüncesi oluşacaktır. Bunun yerine, önemli bir haber gelmiş olabilir veya ilgisi dağıldığı için telefonuna bakabilir bu çok normal. ‘’Diğer dinleyiciler beni hala dinliyor, gayet iyi gidiyorum herkes kadar. Rezil olmadım, sesim titrese dahi bunun üzerine düşünüp günlerce bunu konuşacaklarını düşünmüyorum büyütülecek bir durum değil’’ şeklinde yer değiştirilebilir.  

Sosyal kaygı bozukluğu için sizinle rol play yapacak kişileri bulup daha önce hedeflediğiniz davranışlarınızı deneyebilirsiniz. Daha önce gitmediğiniz bir markete giderek bir ürünün bulunduğu standı sorabilirsiniz. Pratikler ile zamanla bunun korkulacak bir şey olmadığını keşfedeceksiniz. En iyi konuşmacılar bile heyecan yaşar sadece bunu çok iyi yönetmeyi öğrenmişlerdir. Yalnız değilsiniz.

Özgül Fobiler

Özellikle maruz bırakma tekniği en çok fobilerin iyileştirilmesinde kullanılır. Fobiler yaygın kaygı bozukluğu ile karıştırılabilir ama fobilerde belirli olan bir nesne veya duruma karşı verilen yoğun tepkidir. Spesifik olabilir. Literatürde adını dahi duymadığımız fobiler vardır ama en fazla görülen fobilerden biri kan korkusu veya tıbbi müdahale korkusudur. (Khan Academy). Hatta bu fobinin genetik anlamda yüksek değer içerdiği söylenmektedir. Kapalı alan korkusu, yükseklik korkusu, yılan, böcek, uçak, fırtına veya boğulma korkusu da bilinen bazı özgül fobilerdendir. Birçok fobi hayatımızı sekteye uğratmadığı için yardım talebinde bulunmamıza gerek yoktur. Fakat yüksek katta oturan birisi için asansörü kulanamamak sıkıntı verici olabilir. Maruz bırakma yöntemini adım adım uygulamak burada çok iyi olacaktır. Köpek fobisini bu çerçevede ele alalım. Merdiven model olarak adım adım en az korku veren yanından en yüksek yanına doğru yazalım. Köpek ile sokakta karşılaştığını hayal etme, köpek resimlerine bakma, köpek videoları izleme, daha sonra bir aile bireyi ile veya arkadaşınız ile köpek olan sokakta yürüme, uzaktan köpeğe bakmak, daha sonra yalnız başına köpek ile karşılaşmak, köpeğin başını okşamak gibi 1-2 adım yerine biraz daha fazla adım oluşturmanız önerilir ve kendinize uygun maddeleri yazmanız önerilir. Eğer hayatınızda ciddi bir etkisi olmayacaksa son maddeye gelmenize gerek olmayabilir. Gerçekleştirdiğiniz her adım için kendinizi kutlayın ve maddeler arası hızlı geçiş yapmamaya özen gösterin.

Teknikleri öğrendim, hayatımda uyguladım ve sonsuza kadar kaygısız tasasız yaşayacağım düşüncesi beraberinde büyük hayal kırıklığı getirebilir. Hayatım boyunca bu kaygılar ile yaşayacağım, herkes gününü güzel yaşarken ben bu endişeler ile kalacağım düşüncesi de hatalıdır. Nüks olacaktır fakat artık eskisine oranla bu nüks halini anlama, belirsizliğe tahammül etme, panik anında ana odaklanabilmek, kaygılarınızı bilimsel anlamda anlıyor olacaksınız (Burns,2020).

Kaygı bozukluklarından herhangi biri için yardım almaktan çekinmeyin ve gideceğiniz psikolog veya doktorunuzun çalışma alanlarının ne olduğunu araştırabilirsiniz. Kendine yardım kitaplarından da faydalanabilirsiniz. Alacağınız kitabın yazarının uzmanlık alanını, yeterince bilimsel bir altyapı ile hazırlanıp hazırlanmadığını araştırmanızı öneririm. Unutmayın, yaşadığınız her ne ise bunu yaşayan sadece siz değilsiniz ve emin olun bu gizlenecek, tedavisi mümkün olmayan bir durum değil. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.

Ayrıca Hayattaki zorluklara karşı psikolojik sağlamlık kazanabilmek adlı yazıyı okuyabilirsiniz.

Kaynaklar

Ann M. Kring, Sheri L. Jonson, Gerald Davison, John Neale. (2017). Anormal Psikoloji. İstanbul: Nobel.

Young, J. E. & Klosko, J. S. (2011). Hayatı Yeniden Keşfedin. İstanbul: Psikonet Yayınları.

Burns D., (2020). Panik Atakta. İstanbul: Psikonet

Khan Academy – Anksiyete

Videoda kullanılan görseller ve diğer:

Gustavo Fring adlı kişinin Pexels’daki videosu

cottonbro adlı kişinin Pexels’daki videosu

Yan Krukov adlı kişinin Pexels’daki videosu

Mikael Blomkvist adlı kişinin Pexels’daki videosu

Hugh Mitton adlı kişinin Pexels’daki videosu

Aghyad Najjar adlı kişinin Pexels’daki videosu

Carlos Prieto adlı kişinin Pexels’daki videosu

Karolina Grabowska adlı kişinin Pexels’daki fotoğrafı

Chevanon Photography adlı kişinin Pexels’daki fotoğrafı

Önerilen Yazılar

1 Comment

Leave a Reply