Hayatta insanlar olarak bizi belirgin bir şekilde ayıran bazı özellikler vardır. Dünyada bir benzerimizi bulmak olasıdır ama tıpatıp birebir bizimle aynı fiziksel özelliklere sahip olan, aynı aileye veya kültüre sahip birini bulmak çok zordur. Hani bilimsel araştırmalarda çoğunlukla bahsedilen bu durumun nedeni genetik etkenler mi yoksa çevresel etkenlerden mi kaynaklanıyor diye temel soruları oluşturan durumlar vardır ya, bu açından baktığımızda tek yumurta ikizlerinin bile birbirinden ayrılan kişilik özellikleri olabilir. Aynı ailede büyümesine genetik anlamda bu kadar yakın olmasına rağmen hem de.

Bu farklılıklar kadar belki daha fazla ortak yanlar da sayabiliyoruz.

Belirli bir kültüre sahip olmak, değerlerimiz, fikirlerimizin ortak paydada buluştuğu pek çok konu vardır.

Kültürel olarak bize ait bazı davranış örüntülerini düşünürsek, günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız bir durum olan mesela sohbet esnasında kötü bir şey söylendiğinde hemen tahtaya vururuz. Bir şey çok güzel olduğunda veya iyi bir dilekte bulunduğumuzda hemen cümlenin sonuna ‘’Aman nazar değmesin’’ deriz. Bazı batıl inançlar da çok yaygındır; gece tırnak kesilmez, yıldız kayarken dilek tutulur, merdivenin altından geçmemek gerekir gibi. Bunun gibi inançlar her kültürde vardır. Mesela, Hristiyanlarda 13 sayısı uğursuz kabul edilir veya Rusya’da çiçek verirken çiçek sayısının tek sayı olması gerekiyormuş çünkü çift sayıların şansızlık getireceğine inanılıyor (Köse, 2018).

Sahip olduğumuz değerler kültür kadar insan olduğumuz ve organizma işleyişi olarak neredeyse aynı olduğumuz için bazı fiziksel ve ruhsal hastalıkların da ortak olduğunu biliyoruz. Fiziksel rahatsızlıklar bir şekilde belli oluyor ama ruhsal sıkıntılar psikoeğitim serisinde sürekli bahsettiğim gibi belki etiketlenme kaygısı ile belki de fiziksel bozukluklardan daha iyi gizlenebilmesi açısından hep göz ardı ediliyor. Durum böyle olunca, ne zaman ruhsal anlamda bir sıkıntımız olsa bunun bize özel olduğunu düşünüyoruz. Oysa yüzde yüz sağlıklı, bütün sorunlarının üstesinden gelebilmiş, her sıkıntısı ile baş edebilen zihnini her açıdan kontrol edebilen gibi bir insan yoktur. Her renge sahibiz ama yoğunlukları farklı.

Bölümün ana konusu olan obsesif kompulsif bozukluğa geldiğimizde ise yani OKB. Halk arasında vesvese veya takıntı hastalığı olarak da bilinir, tanım olarak gündelik yaşamı etkileyecek kadar yoğun şekilde yaşanan yineleyici nitelikteki düşünce ve davranışlar olarak tanımlanıyor. (Kring, vd. 2017).

Şunun özellikle altını çizmek istiyorum. Obsesif kompulsif bozukluğu olan bir kişinin aklından geçen düşünce her ne olursa olsun OKB’si olmayan diğer tüm insanlık için ortaktır ve aklından geçebilir. Hani her renge sahip olduğumuzdan bahsetmiştim. Düşünceleri renkler olarak nitelendirirsek herkeste vardır ama yoğunluğu farklıdır. İstenmeyen düşünceler gelip geçer farkına varılsa bile üzerinde durulacak kadar meşgul olmaya gerek yoktur diye düşünülür. Ama bu renkleri yoğun yaşayan OKB’si olan kişiler için durum böyle değildir.

Aslında kompulsif davranışlar ve beliren obsesif düşünceler hakkında konuşmak bile rahatsız edicidir. Çünkü içinde dönüp duran kasırga hakkında konuşmak, karşındaki insanların bunu hiçbir şekilde anlamaması, anlıyorsa dahi hafife alması bazı gizleme davranışlarını beraberinde getirebilir. İçim yangın yeri ama dünya bana yabancı. Aynı durumda olmamak yüzde yüz anlayış getirmeyebilir ama bu durum için destek çok önemlidir.

Her düşünce veya takıntı obsesif kompulsif bozukluk tanısını almak için yeterli olmayabilir.

obsesif kompulsif bozukluk - obsesyon ve kompulsiyon (okb)

Tekrarlayıcı sayı saymak gibi.

Obsesyon ve kompulsiyonlar zaman alır, örneğin her gün en az bir saat, önemli ölçüde rahatsızlık uyandırır veya işlev kaybına yol açar (DSM-V). Kişi bazen öyle bir duruma gelir ki tüm gününü buna ayırır. Bu da haliyle hem kendisi hem de çevresi için sıkıntılı bir süreç olabilir.      

OKB’si olan insanların %78’i gerçekleştirdikleri yineleyici davranışları bunu yapmamaktan kendilerini alıkoyamasalar bile bunun anlamsız olduğunun farkında olduklarını belirtmişlerdir. Yani bu durumda yaptıkları davranışa bakıp bunun abartılı olduğunu söylerler ama sadece bu farkındalık durumu çözmez. Yine de bunun farkında olmak büyük bir adımdır ve değişmek için motivasyon sağlar.

Peki OKB neden kaynaklanır?

Buna henüz net bir cevap vermek zor ama genetik anlamda sizde OKB varsa aile büyüklerinizde de bu rahatsızlığın olması olası olabilir. Ama ailemde OKB var bende de kesin olacak diye düşünmeyin. Genellikle 20’li yaşlarda görülmeye başlasa da 10 yaşından önce de görülmesi yaygındır.

Genel Olarak Obsesyon ve Kompulsiyon Çeşitleri

Obsesyon dediğimiz düşünceleri 3 kategoride sıralayabiliriz:

Şiddet-Zarar verici nitelikteki istenmeyen düşünceler

                Sevdiğin bir insana zarar verme düşüncesi veya şüphesi olabilir.

Cinsel içerikli istenmeyen düşünceler

                Normalde rahatsız edici bulduğunuz cinsel içerikli düşüncelerin gelmesi ve kuşkular bu her konuda olabilir.

Dinsel içerikli takıntılar

                Günahkar bir eylemde bulunup bulunmadığına dair kuşku, dini değerlere kötü söz söyleme isteği gibi veya dini ibadetleri gerçekleştirirken kurallara yeterince uyulup uyulmadığı gibi düşünceleri sıralayabiliriz.

Bu düşünce kategorileri kendi aralarında değişebilir, sadece birine özgü olabilir veya yer değiştirebilir. Stresin kişiyi tetiklediği zamanlarda kişinin düşünceleri, takıntıları da tetiklenebilir.

Bunlar dışında sağlıkla ilgili takıntılar, mikrop kapma veya simetri veya kusursuzluk ihtiyacı, eşya biriktirme, saç yolma gibi durumlar sayabiliriz.

Bu düşünce kategorileri OKB’li olan kişilere özgü değildir. Daha önce de bahsettiğim gibi bu düşünce kategorileri insan olduğumuz için düşünce bazında herkese gelmesi normaldir. Hatta yapılan bir çalışmada takıntı problemi olmayan insanlarda da az önce saydığım zarar verici, şiddet içerikli, cinsel ve dini konularda bazı hoş olmayan düşüncelerin gelmesi içerik olarak aynıdır. Buradaki temel fark, OKB’li için takıntılar daha fazla, yoğun, kontrol edilemez ve sıkıntı vericidir.

OKB’nin tedavisi

Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisine geldiğimizde ilaç kullanımı veya terapi aynı zamanda ikisi beraber de yürütülmektedir. Bu konuda bir sıkıntınız olduğu zaman yardım alırken gideceğiniz psikoloğun uzmanlık ve çalışma alanını incelemenizi öneririm.

OKB’nin tedavisinde çalışmalarda gördüğümüz kadarı ile en fazla bilişsel davranışçı terapi uygulanıyor. Okuduğum Takıntılarla Başa Çıkma kitabından sizlere birkaç pratik örneği vermek istiyorum. Ama burada vereceğim pratik uygulama her durumda size geçerli gelmeyebilir. Uygulamada sıkıntı yaşayabilir veya tam olarak kapsayıcı olmayabilir çünkü burada sizin durumunuzu bilemediğim için yardım almanız sizin için en iyi çözüm olacaktır.

Kitaba dönersek, öncelikle takıntıların gerçeğe dönme ihtimalini çok güzel özetlemiş, eğer düşüncelerimizin gerçeğe dönme ihtimali düşündüğünüz kadar yüksek olsaydı hapishaneler OKB’li hastalardan oluşurdu. Gerçekten de öyle. Birisine zarar verme korkusunun altında sizin kötü-suçlu olduğunuz değil tam tersine bu durum hakkında ne kadar hassas olduğunuzu gösterir fakat burada önemli bir ayrıntı var bu kötü düşünceyi sürdürdüğünüzde  de düşünmeyi bıraktığınızda da kötü bir insan olmayacaksınız. Çevrenizdeki en iyi en ahlaklı olduğunu düşündüğünüz bir kişiyi hayal edin. O kişinin aklından geçen düşünceler her zaman iyi midir? İnsanın aklına kötü düşünceler geldiği zaman bu insanı kötü yapar mı? Dini takıntılarınız için OKB’yi bilen bir dini uzmana danışabilirsiniz. Birçok din öğretisine göre ve Müslümanlık için işin uzmanına sorduğumuzda kötü düşünceler günah işlediğimiz anlamına gelmez.

Bu düşüncelerin hatalı yorumudur. Abartılmış sorumluluk, tehlikenin abartılması, düşündüğüm için olayın gerçekleşme ihtimalinin artması, zihni kontrol etme zorunluluğunun hissedilmesi, her şeyin mükemmel olması ve belirsizliğe asla yer olmaması gibi hatalı düşünme biçimleri vardır. Şimdi biraz daha net olması için hatalı yorumlamaya birkaç örnek verelim. Kişi için beliren düşüncelerden kendini abartılmış bir şekilde sorumlu hisseder eğer ellerimi yeterince kurulamazsam yere su damlacıkları düşecektir ve bu birisinin kayıp düşmesine neden olur ve başına kötü bir olay geldiği için sorumlu ben olurum. Bu yüzden kötü bir insan olurum. Ellerimi kuruladım ama yeterince kuruladım mı, mükemmel olmalı bir su damlası bile yere düşmemeli.

Tamam, şimdi bu kaygı veren düşünceleri gidermek için kişi kendine zaten bir sürü baş etme-kaçınma yolları edinmiştir. Kısa süreliğine işe yarar ama uzun süreliğine bu davranışlar düşünceden bile daha sıkıntı verici bir hal alabilir. Pratiklerin temelinde şu yatar:

İstemsiz gelen düşüncenin ve yapılan davranışın farkına var. Örneğin, mikrop kapacağım endişesi ile elleri sürekli yıkamak.

Bu davranış hakkındaki düşünsel yorumu daha dengeli bir biçime getir. Ellerimi yıkamakta sıkıntı yok, tamamen ellerimi hiç yıkamadan hayatımı sürdürecek değilim ama bunu defalarca tekrarlamak ve yeterince iyi yıkanmadığı konusunda endişelerimin olmasının sonucunda hayatım nasıl etkileniyor? Ellerimi eve yeni geldiğimde, bahçe ile ilgilendiğimde, yemekten sonra, lavabodan sonra bir defa yıkamakta sıkıntı yok. Bunu yaptıktan sonra bile kirli olduğumu kanıtlayan genel bir kural var mı? Varsa nerede yazıyor tam olarak? Böyle düşündüğüm için tekrar tekrar yıkamaya gereksinim duyuyorum. Bunu daha dengeli yapabilirim.

Kaygı veren düşünceye karşılık geliştirdiğimiz baş etme-kaçma yöntemlerini de keşfettiğimize göre buna karşı oluşan kaygı ile yüzleşebilmek gerekiyor. Daha önce yaptığın kaçınmacı davranışları önlemek. Eve geldim ellerimi yıkadıktan sonra yine hatalı yorum olan yeterince temizlendi mi? Mikrop kapar mıyım? Bence iyi yıkamadım. Düşüncelerini fark ettim ve tekrar yıkamaya engel oluyorum. Ne kadar kaygım yükselse de buna engel oluyorum. Bunun yerine dikkatimi dağıtıcı başka unsurlara kaçmıyorum, evet bu kaygı ile yüzleşiyorum. Ellerimi 1 defa ve sadece 20 sn boyunca yıkadığıma göre tekrar yıkamama gerek yok çünkü genel olarak önerilen miktar bu ve benim için yeterli. Kirlendiğim bir durum yok. Bunu yapmazsam mikrop kapmayacağım. Bunu pratiği daha önce denediysen kendine daha önce kendimi alıkoydum ve mikrop kapmadım şimdi de kapmayacağım diye telkinde bulunabilirsin.

Kaygılarınızı, tarih, saat, durum ve 100 üzerinden stres düzeyinizi not almalısınız. Belirlediğiniz hedefleri adım adım gerçekleştirirken bir üst adıma geçmeden önceki adımdaki stres seviyenizin 20ler civarında olması yeterlidir. Hangi konuda ne sıklıkta ve ne şekilde hedefler belirleyeceğinizi psikoloğunuz ile beraber oluşturabilirsiniz.

Maruz bırakma tepki önleme yöntemi hakkında danışanlar şöyle düşünebilir. Daha iyiydim terapiden önce şimdi daha kötü hissediyorum! En azından eskiden 30 defa ocağı kontrol ediyordum yine de biraz rahatlıyordum ama şimdi hem kontrol etmeme kuralı var hem kaygım çok yüksek hem de terapi işe yarayacak mı emin değilim. Diye düşünebilir ve bırakabilirsiniz. Yüzleştiğiniz durumun kaygı yaratması çok normaldir.  Zaten kaygılanmadığınız bir durum ise bu yöntem sizde değişim yaratmaz. Ama dediğim gibi uzun vadede yarar sağlayacaktır.

Kendinize şunu sorun OKB’nin size olan avantajı, hayatınızda yarattığı dezavantajlardan daha mı ağır basıyor? Cevabınız hayır ise denemekten, paylaşmaktan, yardım almaktan ve kendiniz için bir şeyler yapmaktan doğal bir durum yoktur.

Düşüncelerinize karşı daha dengelenmiş değerlendirmeler bulmanın yolu vardır. Bunları yazarak, yanınızda taşıyarak gerektiğinde kendinize hatırlatarak durumu rasyonelleştirebilirsiniz. Aynı zamanda bu duruma 3. Bir göz ile bakarak düşüncelerin gelip geçmesini sakince izleyebilir ve serbest bırakabilirsiniz. Tıpkı rüzgarda gelip geçen bulutlar gibi, düşünceler de gelip geçer buna izin vermelisiniz. Sıkı sıkıya bastırmak görmezden gelmektense bunu yapmak daha iyidir. Bunu kanıtlayan beyaz ayı deneyi vardır. Bir grup katılımcıya sürekli beyaz ayı düşünmeleri istenir ve düşündükçe bunu not alırlar. Diğer gruptan ise beyaz ayıyı düşünmemeleri istenir ve eğer beyaz ayı düşünürlerse bunu yine not alacaklardır. Sonuç olarak, ikinci gruptakilerin bu beyaz ayıyı daha çok düşündükleri görülmüştür. Yani bastırılan düşünceler daha çok zihne gelir.

Aileler için ise, OKBli kişinin iyileşme sürecinde tedavi planı ne ise buna uyumlu hareket etmeleri gerekiyor. Peki bu ne demek? Bir kişinin yine çöplere dair mikrop korkusu olduğunu düşündüğümüzde ve tedavi planında evde çöp kutusunda duran çöplerin akşama kadar evden atılmaması görevi varsa ve kişi yüzleşmesini yarım bırakıp sizden bunu rica ettiğinde destekleyici bir biçimde tedavi planının dışına çıkmamayı hatırlatmalısınız.

Diğer husus, duygusal olarak iki tarafın da hassas olması açısından ani çıkışlar ve kırıcı söylemlerde bulunmamalısınız. Kişinin sizinle paylaştığı düşünceler hakkında onu suçlamamalı ve bu durumda desteğinizi sürdürmelisiniz. Çünkü paspas altı edilen şeyler yarar sağlamaz.

Nüksler, tekrar tekrar başa sarmalar olabilir. Daha önce başa çıkıyordun neden şimdi olmuyor yeniden diye yüklenmeyin. Unutmayın OKB’nin tedavisi çokça sabır ve emek gerektiren bir durumdur.

Bilişsel davranışçı ekolden başka okuduğum bir vaka analizinde pozitif psikoterapi uygulanan dirençli OKB’si olan bir kişi için yarar sağladığı görülmüştür (Sinici, Aydın & Öznur, 2018). Pozitif psikoterapi özünde rahatsızlığı görmezden gelmez bunlarla beraber güçlü olan ve gerçekçi olarak geliştirilebilir yanlarımıza odaklanır. Sadece hastalıkları ve kötü olan durumları konuşmak ve tamamen buna odaklanmak sorunu çözmez. Burada dirençli OKB görülmesine rağmen kişinin sorunları ile nasıl baş ettiği, geliştirdiği olumlu güçlü özellikleri, düşünceleri dengeli olarak ele alma, cesaret ve gelecek için değer yaratımı ele alınmıştır. Sonuç olarak ilerleme süreci umut vericidir.

Siz de cesaretle baş etmeye çalıştığınız sorunların üstesinden geldiğinizde, bazen düştüğünüzde yenildiğinizde bile tekrar ayağa kalkma gücünü kendi içinizde bulabileceğinize olan inancınızı kaybetmeyin. Bu durum ile yaşayan tek kişinin siz olmadığını unutmayın. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.

Önemli Not: Bu psiko-eğitim serisi herhangi bir tanı koyma, tedavi ve ilaç önerisi sunmaz, sadece bilgilendirme amaçlıdır. Verilen pratikler örnek içerir.

Kaygı bozuklukları hakkında bilgi edinmek istersen buraya tıklayabilirsin.

Yararlandığım Kaynaklar

Ann M. Kring, Sheri L. Jonson, Gerald Davison, John Neale. (2017). Anormal Psikoloji. İstanbul: Nobel.

Purdon, C. & Clark A. D. (2019). Takıntılarla Başa Çıkma. İstanbul: Psikonet.

Sinici, E. Aydın, S. & Öznur, T. (2018) Tedaviye dirençli obsesif kompulsif bozuklukta pozitif psikoterapi etkili olabilir mi? Bir olgu sunumu. Klinik Psikiyatri 2018;21:407-413 doi: 10.5505/kpd.2018.93723

Köse, H. Ö. (2018), Farklı Kültürden Birbirinden Değişik 5 Batıl İnanç. [link]

Youtube için kullanılan video ve görseller

Pavel Danilyuk adlı kişinin Pexels’daki videosu

cottonbro adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı

Resim LoggaWiggler tarafından Pixabay’a yüklendi

Rakicevic Nenad adlı kişinin Pexels’daki fotoğrafı

Rafael De Lancer adlı kişinin Pexels’daki fotoğrafı

Amina Filkins adlı kişinin Pexels’daki videosu

Edward Jenner adlı kişinin Pexels‘daki videosu

Tima Miroshnichenko adlı kişinin Pexels’daki videosu

[link]

Karolina Grabowska adlı kişinin Pexels’daki videosu

Ambient_Nature_ Atmosphere adlı kişinin Pexels’daki videosu

Önerilen Yazılar

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *